Pazar Ocak 20, 2019

İmar affı-kentsel dönüşüm ve konut sorunu

Bilindiği üzere iskansız ve ruhsatsız yapılmış olan yapılar ile iskanı yada ruhsatı olupta projeye aykırı olarak yapılan yapılar imar planlarına aykırı yapılar olarak görülmektedir. Burada kanun gözünde herhangi sınıfsal bölgesel farklar ve özel durumlar dikkate alınmamıştır. 

Birinci olarak işçi köylü ve memurlar ile ücretli çalışan kesimlerin kaçak olarak yapılan yapıları ile orta sınıfların ve müteahitlerin 'kaçak yapıyı' yapma nedeni arasındaki farkları silikleştirilmiş olup burjuva hukukun 'herkese' eşit mesafe de olma sahtekarlığı altına gizlemiş bir fark vardır. 

İşçi Köylü ve çalışan kesimlerin kaçak yapıyı yapmasındaki temel amaç barınma sorununu gidermek iken orta sınıflar ile müteahitlerin temel amacı toprak üzerinden rant ve faizdir. 

Bu sınıflar arasındaki bu çelişkiden önce ise işçi ve köylülerin şehirleşmesinin ana etkenini sınıflar açısından tespit etmemiz gerekiyor. 

Bilindiği üzere kentleşmenin ülkemizde ki temel biçimi Komprator kapitalistin işgücü ihtiyacının karşılanması, bağımlı olduğu emperyalist kapitalist devletlerin işgücü ihtiyacı,ortak sınıfsal çıkarları üzerinden şekillenmiştir,Kompradorun 'gerici' niteliği gereği kırsal nüfusun kentleşmesi , burjuva sınıf ve katmanların 'kapitalist' niteliğinin gelişmemişliği ile belirlenmiş olan bir tarza sahiptir.Göbekten bağımlı ikdisadi yapı demokrafik yapı üzerindeki değişikliği sadece ekonomik ilişkiler üzerinden değil, bir iç savaş ülkesi olması gerçekliği üzerinden de savaş üzerinden şekillenmiştir. 

Ülkemizin gerek üretim biçimi gerekse dünya ile olan iş bölümünde ki tarihi kır ekonomisinin büyük toprak sahipleri çıkarına parça parça kısım kısım ve yüz yıllık bir sürece yayılarak gerçekleştirilmiştir.Bu yıkımın kontrolden,sorumluluktan ve düzenlilikten yoksun bulunması  kentleşme sürecinde kente göçenlerin üzerine yıkılmıştır. 

Kente göçen kır nüfusu 'kaderine' terk edilmiş, 'siyasi çıkarlar'ın bir yanını oluşturduğu gece kondu yapımına 'idarecilerin' göz yumduğu kentlilerce eleştri konusu yapılmıştır. 

İşçi ve Emekçilerin kentleşmesi ve kentte barınma sorununu 'kendi başalarına' çözmesi gece kondu olarak adlandırılmış, kanun önünde Hazine yada kamu arazisinde 'işgalci'(fuzuli şagil,haksız zilliyet) durumuna düşürülmüştür. 

Kaçak yapı sorununun bu yönü şimdilik konumuz dışı. 

Kaçak yapıların oluşturulduğu bu süreçte siyasi ve idari çıkarlarda başka bir yazının konusu. 

İşçi ve Emekçilerin barınma sorunu karşısındaki bu tek başınalığı egemen sınıflar açısından ne anlam taşıyordu? 

Gece kondular için ilk kanunlar 1948 yılında başlamış(5218, 5228, 6188, 7367 sayılı yasalar) kendini 1966 yılındaki 775 sayılı gece kondu kanunu ile somutlamıştır. 

Ülkemizin ikdisadi yapısı gereği sermayenin birikim süreci ve özel sermaye birkiminin tarihsel olarak dünyada ki birikim hızının çok gerisinde bulunuyor oluşu, işçi ve emekçilerin barınma sorunun da  konutun üretilmesi,satılması ve kiraya verilmesi için işçi ve emekçilere ÜCRETLERİ İÇERİSİNDE bulunmasından doğan kısmın yokluğu gece konduya göz yummanın egemen sınıf olan komprador ile işçi ve emekçiler arasındaki çıkar ve çatışmanın sonucudur. 

Kırdan göçen köylülüğün kentlileşmesi ile kentte yaşayan sınıfların konut sorununu çözme  açısından farkları bulundurmaktadır. 

Komprador kapitalist devletin kırdan gelen nüfusa konut'u planlı bir şekilde hazırlamış olması durumunda,konutu satması yada kiralaması işçi ve emekçinin ücretine belirli bir oran olarak yansıması gerekecektir.Bunun farkında olan egemen sınıflar, bu payı karlarına katabilmek için 'plansız' kentleşme bir düşüncesizlik değil, bir sınıfın çıkarı gereğidir.Bu sınıf Komprator burjuvazidir.Hükümet biçimi ile devlet biçimi arasındaki fark burada görünür hale gelmektedir.Hükümet biçimine göre, siyasi çıkar gereği görülen 'göz yumma' devlet biçiminin zorunlu sonucudur.Egemen sınıfların egemenliğini gösterdiği alandır. 

Plansız ve kaçak kentleşme, hem işçi ve emekçilerin maliyetini düşürmekte, hem de siyasi ve idari olarak egemen sınıflara imkanlar sağlamaktadır. 

Ne değişti de 'deprem e dayanaksız' yapılar (işçi ve emekçiler) burjuva sınıf ve devleti için önemli hale geldi? 

Dün gece konduyu hizmetsiz,susuz, yolsuz bırakan kaçak olduğu için yıkım kararları ile kuşatanlar ne oldu da bugün 'planlara',aflara,barışlara' boğuyorlar? 

Tuğlasından harcına, suyundan yoluna elektiriğine alınterini gıdım gıdım harcayan işçi ve emekçiler 'sosyal  devleti' pratikleriyle kendi içlerinde kurdular.İşçi köylü ve emekçilere, Kompradorun öğrettiği bir şey varsa kendi iktidarlarını nasıl kurabileceklerini öğretmiş olmasıdır. 

Burjuva sınıflarının düne kadar  işçi ve emekçilerimize yazdığı çileli tarih ne oldu da emsal değerleri ile ölçülür oldu? 

Kompradora artık şehir dar geliyor. Sanayii alanları daha dış yerlere taşınıyor.İşliklerin köleleri buralara yakın oturmalı. 'dağlılar' ve tepeliler' manzarıyı terk etmeli, yeni dikey köylerine taşınmalı. 

İhtiyarlar geldikleri yerlere dönmeli,çocukları krediler bağıyla bağlanmalı,'yandım gelin dedikçe altına odun atmalı ki sendikasız,uzun süreli çalışmalı,evin yüzünü unutmalı.Sömürüye dah açık olmalı.Pis Komünist ve anarşitlerin kışkırtmasından da uzak durmalı böylece. 

 

 

O dağ ne zamandır 'değer' üretiyor. 

O tepe ne zamandır 'freş hava' üretiyor. 

Biz gelmeden önce o dağ vardı 

Biz gelmeden önce tepe de oradaydı. 

Serin hava da 

Biz gelmeden önce de o kamu malı, benim malımdı. 

Gelmeden önce idaresini etmesine izin verdiğim bir devlet vardı 

Şimdi geldim malıma sahip çıkıyor ve idaresini elime alıyorum deyince 

İşgalci ilan etti yezid tohumu emperyalist devletin çömezi 

bilumum it sürüsü 

İşgalci sensin 

Varlığımı ruhumu toprağımı suyumu ve hava mı 

alınterimin işgalcisi 

sensin. 

 

O yokuş ne zaman bankacıların ve çantacıların ayaklarınca tırmanılıyor oldu? 

Rayiç bir değer  biçilince 

O yokuş ne zaman mafyalarınca kuşatıldı 

piç bir plan yapılınca 

O yokuş o dere o kondu ne zaman park oldu 

sen eski çıkarlarını yeni çıkarlarınla değişince 

O dağ o tepe o  kondu yaşlanıp yeni yeni köleler doğurunca 

o yokuş o tepe o kondu siyasal benliğini 

direniş ruhunu yorgunluğu ile değiştirmeye başlayınca 

O kondu o sokak o duvar yağmayı 

ticaret 

pazarlık 

2+1 

3+1 

ticari alan 

konut alanı 

ile değişmeye uygun bulunca. 

 

Birinci arguman 'depreme dayanıklı konut' üretimi için gece kondu alanları riskli yapı ilan edilerek kentsel dönüşüm kapsamına alındı alınmasına da; 

 

“6 Mayıs 1930 Hakkari depreminde merkez üssü Irak sınırıydı. 7,3 şiddetindeki depremde 2514 kişi hayatını kaybetti. 

26 Aralık 1939 tarihindeki büyük Erzurum Depremi’nde 33000 kişi öldü. 7,9 şiddetindeki depremde onbinlerce insan kışın ortasında evsiz kaldı. Bundan sonra gazetelerde depremlere karşı alınacak önlemler anlatıldı ve milli eğitim müfredatına depremle ilgili alınması gereken önlemler hakkında eğitirici bilgiler yerleştirildi. 

20 Aralık 1942 tarihindeki Tokat depreminde 3000 ölü 6000 yaralı vardı. Merkez üssü Niksar olan depremin şiddeti 7,0 

1943 Kütahya depreminde merkez üssü Tosya ilçesiydi. 7,2 şiddetindeki depremde 2824 kişi yaşamını yitirdi. 

1 Şubat 1944 Bolu depreminde merkez üssü Gerede ilçesiydi. 3959 kişinin öldüğü depremin şiddeti 7,2 

31 Mayıs 1946 Muş depreminde merkez üssü Varto ilçesiydi. 2394 kişinin öldüğü depremin şiddeti 6,9’du. 1945 yılında aynı ilçede sadece 4 büyüklüğündeki depremde 12 kişi ölmüştü. 

28 Mart 1970 tarihinde Gediz’de meydana gelen deprem 7,2 şiddetindeydi ve 1086 ölüyle sonuçlandı. 

1975 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde meydana gelen depremde 2385 kişi öldü 3340 kişi yaralandı. Deprem 6,9 şiddetindeydi. 24 Aralık 1976 Çaldıran depreminde 3840 kişi öldü. Depremin büyüklüğü 6,8’di. 

30 Kasım 1983 Erzurum depreminin bilançosu 1155 ölü 3800 yaralıydı. Depremin şiddeti 6,8 

1992 yılında Erzincan’da meydana gelen 6,8 lik depremde ölü sayısı 653 yaralı sayısı 3850 olarak belirlendi. 

1 Kasım 1995 Afyonkarahisar depreminde merkez üssü Dinar ilçesiydi. 95 kişinin öldüğü depremin şiddeti 5,9 olarak belirlendi. 

27 Haziran 1988 Adana depreminde merkez üssü Ceyhan ilçesiydi. 6,3 şiddetindeki depremde 84 kişi öldü 310 kişi yaralandı. 

1999 Marmara depreminde merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesiydi. Pek çok bölgede etkisi hissedilen deprem 7,4 şiddetinde meydana geldi. Depremde 17000 ölü 23000 yaralı 505 sakat kaldı. 600000 kişi evsiz kaldı. 28000 konut kullanılamaz hale geldi.” 

Yukarı daki yıkımlar olurken o dağ o tepe o yokuş 'Rant'  üretmediği içindir ki işçi köylü ve emekçilerin canı beş para etmiyordu. 

Diğer arguman kentin bütnlüğünün sağlanması ve kentin daha planlı hale getirilerek kentlinin sosyal,kültürel faaliyetlerini kolaylaştırmak vb. Vıdı vıdı vıdı... 

Komprador burjuvazinin ve büyük toprak sahiplerinin bir türlü avrupalaşamamış burjuva kültürünü tanımayan ve bu nedenle niteliğini kavrayamayan tahlilci,plancı,hukukçu demogoglar sürekli 'olması gerekeni' hatırlatmaktan, orada yada şurada yapılan bir uygulamanın öykünmesi dışında başka bir arguman geliştirememiştir.Bu o demogogların hatası değildir.Bu ne olması sorununun aşılmış, nasıl olması sorusuna dayanmış mevcut nesnel koşulların değiştirilmesi zorunluluğuna ulaşmış olmasından kaynaklıdır. 

Örnek vermek gerekirse geçmişten günümüze planlı şehirleşmesi yapılmış Kars örneğine bakalım. 

Kars merkez ve bazı köyleri LadiKars ve Kamasor gibi köyler mevcut koşullara göre ihtiyacı karşılayacak şekilde Rus plancılar tarafından planlanmış ve uygulanmıştır.Şehir Türk eğemen sınıflarına siyasi,idari,ekonomik ve askeri olarak bağlaştıktan sonra ise planlı olan şehir plansızlaşmaya başlamıştır. 

Bu Anadolu da nereye bakarsanız bakın göreceğiniz tablonun genel özelliklerini yansıtan bir tablodur.Plan yerleşim yapıldıktan, göç yaşandıktan,fabrika kurulduktan,yol açıldıktan,ocağa incir ağacı dikildikten, tüyü bitmemiş yetim hakkının tüm hakkı yendikten sonra 'KENT PLANLAMASI'  yetimin torunlarını kentin dışına sürdükten sonra üzerine yapılmaya çalışılmaktadır. 

İşçinin köylünün ve emekçinin hafızası bedeniyle birlikte göçerken yeni kuşakın ağzına bal çalmanın tam zamanıdır. 

Diplomalı ama nitelikten yoksun,iş ve düzenli çalışmaya uzak,global dünyaya telefonundan ve televizyonundan bağlı,birbirlerinin yüzüne bakmayan,sesini duymayan,köksüz kuşaklara bir ev ver toprak rantını kap.EVDE zaten oturamayacak. 

Evin sabit giderleri ile ortak yaşamın zorunlu giderleri için mutlaka 'çalışacak'! 

-telefon faturası 

-elektrik faturası 

-su faturası 

-doğal gaz faturası 

-çevre temizlik vergisi 

-emlak vergisi 

-apartman yada site aidatı 

-ulaşım gideri 

buluşma,koklaşma gideri(çay,türk kahvesi ve nargile) 

-maç gideri(oleeeeeeeyy..goolll) 

-Yazın ya köye ya tatile gideri 

-okul servisi gideri 

-beş para etmez bedava kitaplar yerine öğretmenin önerdiği kitaplar gideri 

-doktora gitme eczacının koca karı ilacını al gideri 

-üfürükçü hoca vaazı gideri 

-sağlığından yaşamından herşeyinden kıs yastık altına üç kuruş koy onu da bankalar çalsın gideri(batık bankacılık yakındır) 

say sayabildiğin kadar. 

kentin planlanma sorununu,sınıflardan işçi köylü ve emekçinin 'gösterilen yerde' yaşamaya indirgenmesi, gittiği yerde de yeni zincirlere bağlanması kimin umurunda. 

Hatta ve hatta işçi ve emekçilerinde pek şeyinde değil.Benim arsama kaç dayre verecek? 

Çocukların her birine ev düşecek mi? 

Gardaşımın durumu iyi evi bana verir!Ya vermezse? 

Kavga döğüş günleri başladı. 

Yakın da ev için birbirini yiyen ailelerin davalarından zengin avukatlar kendi sitelerini kururlar. 

Hakimler sitesi 

savcılar sitesi 

avukatlar sitesi 

adres:gülsuyu,gülensu ...Muhtar: Kent DAVADANZENGİNOĞLU 

İmar affı,barışı,sulhu adına ne derseniz deyin.Kent kaçaklarının kendilerini ihbar etmesi,'kaçak'lığını tescil etmesi,üzerine parasal cezasını eliyle tıpış tıpış ödemesi,yeni bir kanun çıkar gel ve yık demenin bir biçimidir. 

Ancak burada alicengiz oyunu var.Kanunun bütünlük içerisinde çıkarılmamış olması mevzuat yönünden eksikliklerden kaynaklanmıyor.Bilinçli olarak böyle yürütülüyor. 

İmar barışına başvursan bir türlü başvurmazsan obür türlü. 

Başvurdun diyelim. 

-Yıkım kararları varsa duracak,yeni yıkım kararı alamayacak. 

-elektriğini suyunu kesemeyecek,ruhsatını iptal edemeyecek,zabıtayı kapıya dikemeyecek. 

-yapı kayıt belgesini aldın diyelim. 

Kat mülkiyetine geçmek için bin takla atman gerekecek bakan önünde 

takladan önce projeye,ifraza,tevhide,imara uygun hale gelmesine,harçlara vd. Giderlere bayılacaksın  ki gazozu içesin.Sonrasında evinde uyanabilirsin. 

Kabus değil bu prosedür. 

Başvurmadın diyelim. 

Başvuru süresi geçti gittiiiii. 

-Kent baronları,arazi simsarları 

-eli çantalı gölgesi çakallı sürüleri 

-bürokrat başkanları ve müdürleri ,kanunları,yönetmelikleri,tebligatları 

sizin canınız için kaçak yapınızın mevzuata aykırı olduğu için 

affa burun kıvırdığınız için 

devletin şevkatlı kanunlarından faydalanmadığınız için 

'terör yuvası',vatan hayını gavur döllerini kente bela ettiğiniz için 

sokaklarınızı temizlemek için toma suyu 

ciğerlerinizi temizlemek için biber aromalı gaz 

ellerinizi temizlemek için kelepçe 

ruhunuzu temizlemek için  kafanıza cop 

kıçınıza tekme 

yanlızlığınızı gidermek için toplu gözaltı 

Toplu Konuta razı olmayan Topluca Cezavine. 

Tercih sizin. 

Her iki durumda da  kumarhane sahibinin söylediği gibi 'KASA ASLA KAYBETMEZ' 

Kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerlerde 'Planlar' bir bir onaylanıyor.Acaba niye.. 

Kimi yıllarca mücadele ettik kazanım bu diyor. 

Kimi herkes payına razı sana ne oluyor diyor. 

Kimi köyümü özledim ben gidecem diyor 

Kimi yeni evindeki yaşamını hayal ediyor 

Kimi o dağın o tepenin o yokuşun artık yetmediğini düşünüyor. 

Ülke de dağ mı tepe mi yokuş mu kalmadı.Yeni dağlara yeni yolllara yeni yokuşlara yol alıyor. 

Maliyetlerin iki katına çıktığı bir dönemde egemenler planları onaylıyorlar. ve imzadan geçmeden tv kanallarında 'hayırlı olsun,' bir sorunu daha çözdük diyor. 

Ne değişti de onaylar,aflar uçuşuyor havada? 

Ne değişti de küçük müteahitler eriyor büyükler para biriktiriyor ve pusta bekliyor. 

Toprak rantının konducuya düşecek payı eriyor. 

Planları ADA bazlı yapıyor ki işçi ve emekçiler  birlik olmasın.ada da anlaş,kaç,kurtul deniyor. 

Yerinde dönüşümmüş,yersen adı.Yerinden sürülmüşlere yutturulmak istenen. 

Kendi yaptıkları anayasayı sürekli çğneyen devletten,kanunları 'nizamlı' uygulayacağını düşünen kim var?İnanan rüyasından uyanır mı bilmem.

Kimin malını kime satıyor? 

Kimin yaptığını kim affediyor? 

Siz bu Kompradorun egemenliği altında yaşanmış tarihi affettiniz mi gerçekten? 

Yıkılmış köyleri, kentleri,Kürt ve Türk ulusundan binlerce yatanı,darbeleri,kayıpları,işkenceleri,Abd,ab,çin,rusya bilmem hangi emperyaliste ülkesini satmış olan kompradoru? 

BAKAN var adı üzerinde Bakan. 

Kimin adına benim adıma. 

Neye bakan ?Orman'a 

Suya 

Mera'ya 

Tarla'ya 

kim adına benim adıma 

kimin ormanına bakıyor 

kimin suyuna 

kimin merasına 

kimin tarlasına 

benim adıma benim malıma 

kim adına beni ormanı gasp etmekle itham ediyor 

kim adına suyu gasp etmekle itham ediyor 

kim adına merayı gasp etmekle itham ediyor 

kim adına tarlayı gasp etmekle itham ediyor 

benim adıma beni itham ediyor. 

Kimden topluyor vergiyi 

benim adıma benden topluyor. 

Kim boşaltıyor kasayı 

komprador ve büyük toprak sahipleri 

ormanı,merayı,suyu ve tarlayı kim yağmalıyor 

benim adıma BAKAN yağmalıyor. 

Fiyatları kim belirliyor 

benim adıma BAKAN belirliyor 

Kim alıyor ürünümü BAKANIN YANINDA SIRITAN TÜCCAR VE SANAYİCİ 

BAKAN benimle neden toplantı açıklama yapmıyor? 

BAKAN affı barışı kime çıkarıyor? 

Bana? 

Hırsız kim BAKAN. 

Affı mı dediniz 

Affetmiyeceğiz 

Dönüşüm mü dediniz tüm saraylarınızı yalılarınızı,kulelerinizi,residans ve tower'larınızı devrimci dönüşüme tabi tutacağız. 

Konut sorunu mu dediniz? 

Tüm işçi ve emekçilerimizin barınma sorununu çözeceğiz. 

Konutlarımızda oturmak isterseniz gitmeyin maldivlere,Paris'e,Newyork'a. 

İşçi ve Köylü devletimizde size de dağ havası tepe manzarası,trekking için yokuşlarımız,macera için maden ocaklarında,işliklerde parkurlarımız var. 

Ancak öncesinde İbrahim'in doldurduğu mavzerden yağlı kurşunlarımızdan kurtulup level biri atlamanız gerekiyor. 

Level iki için tüm paralarınızı,toplumsal üretim araçları üzerindeki mülkiyetinizi,bankalarınızı,ikdidarınızı vermeniz gerekiyor. 

Affı mı dediniz sınıf savaşı kıpkızıl bir 'afla' sizi bekliyor. 

Yaşasın MLM. 

Yaşasın Demokratik Halk Devrimi için Halk Savaşı 

Taner Özcan. 

16953

Taner özcan

Taner Özcan sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır

Son Haberler

Sayfalar

Taner özcan

“Kürtleri Vurmak”: Bitmeyen Bir Seçim Taktiği (!)

Son günlerde faşist Erdoğan’nın ağzından Türk devleti, Rojava Kürt bölgesine askeri saldırı ve işgali daha sık dillendirmeye başladı.

Bir çok yorumcu ve hatta ilerici, demokratlarda, Türk devletinin, Rojava’ya saldırıyı yeniden gündemine almasının adını; “ Mart 2019 yerel seçim” taktiğine bağladılar.

Türk devletinin Kürtleri vurması için seçim mi gerekiyor? Ya da gerçekten her seçim döneminde mi Kürtlere saldırdı, bu eli kanlı barbar devlet. Ya da TC, kurulduğu günden itibaren Kürtlere saldırmamakta mıdır?

Umut..Mücadele.. Direnis

Aralık ayındayız...

    İdamlarla, işkencelerle, katliamlarla anılan bir aydayız.

    Gerçi diğer aylar da aynı yoğunlukla dolu desek yanılmayız.

    Çocukların yaşlarının büyütülerek idam edildiği aydayız.

    13 aralık...17 yaşındaki Erdal Eren yaşı büyütülerek tam 38 yıl önce AFC'nın generalleri tarafından idam edildi.Çocukların kurşunlanarak katledildiği... (-Mazlum Akay, Mehmet Nuri,Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Berkin Elvan devletin öldürdüğü çocuklardan bir kaçı - )

Arayış

Sınıf bilinçli proletarya mücadele ve örgüt yaşamı boyunca hakikatın peşinde ve sorumlulukların farkında olmaya çalışır. İyi bir devrimci olmaya çalıştığı gibi aynı zamanda iyi bir düşünür-sanatçı olmaya da çalışır. Bütün bu çabalar iki büyük temel görevin yerine getirilmesi içindir.

Sömürü ve zulme dayalı dünyayı yıkmak ve sömürüsüz-eşit-özgür ve adil bir dünya kurmak. Bu zorlu ve ağır görev sağlam ideolojiye sahip olan insan kadar tek bir insan gibi yürüyen iddialı-kararlı-inançlı profesyonel bir örgüt yaratılmasıyla yerine getirilir.

Fırat’ın doğusuna sefer olur zafer olmaz

Afrin’den sonra Fırat’ın doğusuna yönelik işgal arayışlarını sürdüren TC devleti, Kasım ayı içinde Kobanê ve Tel Ebyad’a top atışları yaparak nabız yokladı. Ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından “Fırat’ın doğusunu bölücü terör örgütünden kurtarmaya yönelik harekatımıza birkaç gün içinde başlayacağımızı ifade ettik, ediyoruz. Hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir, bölgede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarıdır” (12.12.18) açıklamalarıyla bölgeye yönelik işgal tehditlerini devam ettirdi.

TC’nin Fırat Seferi ve Etnik Çalışma Planı

TC devletinin Afrin saldırısı ve ardından gelen İdlip anlaşması ile beraber yeni gündem Minbiç ve Fırat’ın doğusu oldu.

Suriye iç savaşının başlangıcından itibaren birçok açıdan asimetrik bir savaşın anatomisi çizildi. Bilindiği üzere Asimetrik isyan belli kozların ileri sürüldüğü yada bölgede güçlerin desteklenerek taktiksel ortaklığın geliştirildiği ve bu biçimde masada emperyalistlerden çok mevcut güçlerin olduğu bir savaş biçimidir.

Hedef Menbiç mi?

Kürt düşmanlığıyla gözü dönen RTE ''hazırlıklarımızı tamamladık, Fırat'ın doğusuna harekat bir kaç gün içerisinde başlayacak'' açıklamasıyla 31 martta yapılacak olan yerel seçimlerin startını verdi.

   Seçimlerde AKP'nin azalan oylarını arttırmanın yollarından biri olarak savaşı, saldırıyı gündemine koyan ve bundan da daha önceleri karlı çıkan AKP'nin başı RTE yerel seçimlerden önce Kürt düşmanlığı politikasını yaşama geçirerek oyları toplamayı hedeflediği için  Fırat'ın doğusuna operasyon yapılacağını basından duyurmuş oldu.

Dalga Büyüyecek Bütün Sokaklar Zaptedilecek

Bütün dünyada, ezilenlerin, yoksullaştırılanların, her türlü zulüme maruz kalanların, yani işçi ve emekçilerin, burjuvazinin kapitalist sistemine ve iktidarlarına karşı öfkeleri büyüyor, eylemleri sokakları zaptediyor.

Paris Paris olalı  tarihine hiç ihanet etmedi. Yine en önde yürüyor. Sokaklar, sarıya boyanmış kırmızı isteklerle hareketlendi bu kez. Öğrenciler, işçiler ve emekçiler, Fransız burjuvazisine karşı sokakları zaptettiler. Ve bu eylem buradan tüm dünyaya yayılma eğilimini de içinde barındırıyor. Basralı emekçiler sarı yelekleri ile selamladı Parisli emekçileri.

Tarih Yapan Sıradışı KADINLAR

Dünyanın her yerinde kadına şiddet konuşuluyor bugünlerde. Kadına şiddeti doğuran toplumsal sistemin savunucuları da “kadına şiddeti” bir kaç gün konuşmaya devam edecek.

Kadına şiddetin, kadını ikinci sınıf yerine koyan sistemin savunucuları ve kadını bir süs eşyası, bir meta olarak ele alan sitemin savunucularının “şiddet karşıt”lığı elbette sahte. Özellikle kadına karşı şiddetin ekonomik, siyasi ve idelojik toplumsal dokusunu oluşturan kapitalist sistem savunucuların “kadına şiddeti” konuşmaları ve karşı çıkışları inandırıcı olmaktan çok çok uzak.

12’ler; Öldüler Ama Yenilmediler! Dersim-Aliboğazı Şehitlerinin Anısına!

Ön açıklama: 24-28 Kasım 2016 tarihinde Dersim’de faşist TC devletinin gerçekleştirdiği saldırı sonucunda katledilen 12 halk savaşçısına dair aktardığımız bu yazı, “24-28 Kasım 2016 Düşman Operasyonu Değerlendirmesi, Özeleştiri ve Devrimci Sonuçlar!” başlığıyla proletarya partisinin iç yayınında yayınlanmıştır. Yazıyı haber değeri taşıdığı için  kısaltarak yayımlıyoruz.

Düşman Saldırısı Öncesinde Durum

Kolektif çalışmanın önemi üzerine -2-

Kolektifte kendini yaşamanın değil, kendinde kolektifi yaşatmanın  adı olmak…..

Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist /Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu Rojava Komutanlığı : “Partimiz ve onun önderliğindeki ordumuz, devrimci savaşa önderlik etme yeteneğine sahiptir!” (2.ve 3 bölüm)

Bir doğal muhabirimizin gerçekleştirdiği röportajın ikinci bölümünde Rojava Komutanlığı Siyasi Komiseri ile 2017 Ağustos’unda Rojava’da ölümsüzleşen halk ordusu komutanlarından Nubar Ozanyan ve geçtiğimiz günlerde bir haber sitesinde yayımlanan darbeci-tasfiyeci güçlerin röportajında yer alan “Rojava güçlerine çağrı”ya yanıt konu edinildi. “Tek cümleyle ifade edecek olursam: Partiye mi darbeciliğe mi katılım?” diyen Siyasi Komiser’in röportajının devamı şu şekilde:(2)

Sayfalar