kâzip |
~ Ar kāḏib كاذب [#kḏb fāˁil fa.] yalancı < Ar kaḏaba كذب yalan söyledi, aldattı |
|
kaziye |
~ Ar ḳaḍīya(t) قضيّة [#ḳḍy faˁīla(t) sf. fem.] dava, iddia, mesele, mantıkta önerme < Ar ḳaḍā قَضَى yargıladı |
|
kazuistik |
~ Fr casuistique 1. tekil vakaları inceleyerek genelleme yöntemi, 2. ayrıntıya boğulma ~ YLat casuistica «vakacılık», (Katolik teolojisinde) zor vakalar karşısında vicdanen doğru olan davranışı belirleme yöntemi < OLat casus vaka, hadise +ist° ≈ Lat casus [pp.] 1. düşüş, 2. şans, tesadüf < Lat cadere düşmek +()t° |
|
kazulet |
<< Ar ḳāḏūra(t) murdar (kadın) |
|
kazurat |
~ Ar ḳāḏūrāt قاذورات [#ḳḏr çoğ.] pislikler < Ar ḳāḏūr قاذور [fāˁūl t.] murdar, insandan kaçan (kişi, özellikle kadın) +āt < Ar ḳaḏara قذر murdar idi, pislendi |
|
kebap |
[ Erzurumlu Darir, Kıssa-i Yusuf terc., <1377] ~ Ar kabāb كباب [#kbb faˁāl msd.] kızartma, kızartılmış et ~ Aram kəbab, kebəbā כבבא a.a. (≈ Akad kabābu kızartmak, yakmak ) Benzer sözcükler: döner kebap, kebapçı, şiş kebap 04.02.2018 |
|
kebir |
~ Ar kabīr كَبِير [#kbr faˁīl sf.] büyük ≈ Ar kabura/kabira كَبُِرَ büyük idi, büyüdü ≈ Aram gəbar גבר güçlü ve üstün olmak, yücelmek ≈ Akad gabru güçlü, üstün |
|
keçe |
<< ETü-O keçe ıslatılarak dövülmüş yün |
|
keçi |
≈ ETü eçkü keçi |
|
keçiboynuzu |
|
|
keder |
~ Ar kadar كدر [#kdr faˁal ] sıkıntı, bunalma |
|